Küba’nın başkenti olan Havana, hem Küba’nın hem de Karayipler’in en büyük şehri olup dünyada kültürel açıdan zengin kent merkezlerinden biridir. Şehir baş döndürücü kaleleri, katedralleri, köşkleri ve müzeleri ile sömürge geçmişini başarıyla korumuştur. Havana Vieja (eski Havana), Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Katedral Meydanı dahil 900'ün üzerinde büyüleyici tarihi mekanı ile UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer almaktadır.

Havanalılar için tarih önemli olduğu kadar, kültürleri de bir o kadar önemlidir. Kültürlerini tutkuyla korur ve kutlarlar. Müziği ve dansı çok seven Kübalılar’ın gece kulüplerinde ve sokaklarda doğaçlama danslarını izlemek heyecan ve coşku vericidir. Havana dünyanın en iyi bale okulları, dans kulüpleri ve tiyatro topluluğu ile Karayipler’de rakipsizdir. Şehirde sinema kulüpleri, stand up gösterileri, sanat galerileri ve her yerde kitapçılar mevcuttur. Şehri çevreleyen kitapçılarda yerel yazarların, şairlerin ve filozofların pek çok eseri bulunduğu için yerlileri büyük ölçüde etkilemiş olmalılar. Calle Obispo eklektik sanat formunun bulunduğu caddeyken, Museo Nacional de Bellas Artes ise daha kapsamlı sanat alanına ev sahipliği yapmaktadır. Havana yazarlarına, şairlerine ve filozoflarına ilham veren ve saygı duyan bir kenttir. Federico Garcia Lorca ve Ernest Hemingway Havana'da yaşıyordu ve 19. yüzyıldan kalma eşsiz evi, yirmi yıldır Amerikalılar’ın en ünlü yazarlarından birine ev sahipliği yapıyordu. Her şey Ernest Hemingway hala yaşıyormuş gibi kalmış ve kısa bir tatil için ayrılmıştır. Ayrıca güzelce muhafaza edilen bir bahçe de bulunmaktadır.

Havana Uluslararası Bale Festivali, Uluslararası Yeni Latin Amerika Sineması Festivali, Uluslararası Kitap Festivali, Plaza Jazz Festivali gibi dünyaca ünlü festivallere ve her yıl diğer ilgili müzik etkinlikleri gibi çeşitli uluslararası kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Kentsel bir vaha arayanlar için Lenin Parkı'ndaki 670 hektarlık yeşil alan, doğayla baş başa kalma imkanı sunmaktadır. Havana'nın, uzun kıyı şeridindeki yaklaşık 15 km'lik mükemmel kumsallarına, denizine ve dalış meraklısıysanız bozulmamış mercan kayalıklarıyla su altı zenginliklerine hayran kalabilirsiniz.

Havana’yı dolaşmaya Malecon sahilinden başlayabilir, gezinize Plaza Armas, Plaza San Francisco ve Katedral Meydanı ile devam edebilirsiniz. Bu meydanda göreceğiniz San Cristobal Katedrali çan kuleleri asimetrik olan (kulenin biri genişken diğeri dar inşa edilmiştir), barok tarzda inşa edilmiş oldukça görkemli bir yapıdır. Bu meydanda para vererek fotoğraflarını çekebileceğiniz birçok yerel kıyafetli insanla karşılaşabilirsiniz.

Armas meydanı karşısında şehirdeki kalelerden biri olan Real Fuerza’yı göreceksiniz. Kale günümüzde müze olarak hizmet verdiğinden gezmeniz mümkün. Bir kısmı suyun içinde olan kale, korsan saldırılarından korunmak amaçlı yapılmış ve yapımında kullanılan taşlar çok eski oldukları için 1982 yılında UNESCO dünya mirası listesine alınmıştır. Kalenin hemen karşısında Arkeoloji Müzesi yer almaktadır ve müzeye girişler ücretsizdir.

Plaza San Francisco Meydanı şehrin en sonundaki meydandır. Bu meydan tam limanın yanında olduğu için eskiden oldukça hareketli bir ticaret meydanıymış. Küba’ya yerleşen İspanyol göçmenlerin gemiden indiklerinde ilk çıktıkları yer bu meydan olmuş. Meydana adını veren kilise 16. yüzyıla ait oldukça güzel bir barok örneğidir.

Görkemli kubbesiyle şehrin birçok yerinden görülebilen Capitolio Binası, Küba Devrimi’ne kadar bakanlık binası olarak kullanılırken,1959’dan sonra Küba Bilim Akademisi olarak kullanılmaya başlanmış. Şehre verdiği görkemli hava, önünde duran klasik arabalarla daha da güzel görünmektedir.

Che'nin ve Cienfuegos'un metal 'den çok şık siluetlerinin olduğu ve devrimi simgeleyen çok büyük bir meydan olan Devrim Meydanını görmeden Havana’dan ayrılmamalısınız.